Önsöz: Akan Kanı Ancak Türk-İslam Birliği Durdurur
Bugün dünyanın bazı bölgelerinde Müslümanlar zor durumda yaşamaktadır. Örneğin Çin'in en batı noktasında yer alan Doğu Türkistan'da Müslüman kardeşlerimiz yaklaşık 60 yıldır türlü işkencelere maruz kalıyorlar ve akıl almaz baskı altındalar. 1965'ten sonraki katliamlarla birlikte, öldürülen Doğu Türkistanlı sayısı 35 milyon gibi inanılmaz bir rakam.
Filistin'de Müslümanlar yarım asrı aşkın süredir katlediliyorlar. Kendi topraklarında sürgün hayatı yaşıyorlar. Irak'tan hemen her gün ölüm haberi geliyor.
Kerküklü kardeşlerimiz ölüm korkusuyla yaşıyor. Kırım'da Müslümanlar zorluklar altında varlıklarını devam ettirmeye çalışıyorlar. Afganistan'da neredeyse hergün Müslüman kanı dökülüyor, Pakistan'da binlerce Müslüman kendi ülkesinde mülteci konumuna düştü. Yakın geçmişte Bosnalı Müslümanlar tüm dünyanın gözü önünde, Avrupa'nın ortasında, acımasızca soykırıma tabi tutuldular. Pek çok ülkede hapishaneler, düşüncelerinden ve inançlarından dolu tutuklanmış olan Müslümanlarla dolu. Bu acıların, bu katliamların, bu sıkıntıların, bu çilelerin hiçbiri yeni değil. Müslümanlar, neredeyse yüzyıldır baskı altında acımasızca eziliyor. Bu fitnenin son bulması, akan kanın durması ise ancak Türk-İslam Birliği'nin kurulmasıyla mümkündür. Filistin'i, Irak'ı, Afganistan'ı, Doğu Türkistan'ı, Kırım'ı, Kerkük'ü, Moro'yu kurtaracak açık, net ve tek çözüm Türk-İslam Birliği'dir.
1) Yeni Şafak 10.07.09
2) Yeni Şafak 08.07.09
3) Yeni Şafak 10.07.09
4) Türkiye 01.07.09
5) Radikal 09.07.09
Çin, Temmuz 2009'un ilk günlerinden itibaren tüm dünyanın gözü önünde, Doğu Türkistan'da yaşayan Müslümanlara karşı yeni bir katliama girişti. Doğu Türkistan'da yaşanan bu son katliam, Çin tarafından kendi iç güvenliğiyle ilgili bir sorunun yatıştırılması gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Oysa, bu son derece yanlış ve yönlendirici bir bilgidir. Doğu Türkistan gençleri bir süredir, ucuz iş gücü sağlamak amacıyla çıkarılan kanunlara dayanılarak yaşadıkları yerlerden çıkarılmakta ve başka eyaletlere götürülerek oralarda çalıştırılmaktadır. 26 Haziran gecesi, Guandong Eyaleti'nin fiaoguan şehrindeki bir fabrikada çalıştırılan 600 Uygur Türkü saldırıya uğramış, kaldıkları yatakhane basılarak sabaha kadar dövülmüşlerdir. Bu baskın neticesinde yaklaşık 60 Uygur Türkü hayatını kaybetmiştir. Uygur Türklerinin bu olayı kınamak ve saldırganların bulunarak adalete teslim edilmelerini sağlamak için yaptıkları gösteri ise Çin yönetimi tarafından büyük bir katliama dönüştürülmüştür.
Çin zulmünü durdurmanın ve kesin netice alınmasının tek yolu da Türk-İslam Birliği'nin kurulmasıdır. Birlik olmuş bir Türk-İslam alemi, son derece caydırıcı ve etkili bir güce sahip olacaktır.
İstila, tahakküm ve zorlamalar bölgeye sadece huzursuzluk, kargaşa, kin ve nefret getirmiştir. Bu tür yöntemlerle milletleri sömürme devri artık kapanmıştır. Dolayısıyla Çin, Doğu Türkistan halkının kendi kendini yönetmesine izin verse ve ekonomik bağımsızlık hakkı tanısa bundan Çin'in de son derece büyük çıkarı olacaktır. Kendi sınırları içinde rahatça üretim yapan, özgürce yaşayan, korku ve baskının etkisinden kurtulmuş bir Doğu Türkistan, Çin için yeni bir atılım merkezi olabilecektir.
Bu hakların Doğu Türkistan halkına verilmesi ise büyük bir güç ve otorite sahibi olan Türk-İslam Birliği sayesinde mümkün olabilir. Böyle bir gücün garantörlüğü olursa Çin de ülkesinde yaşayan milyonlarca Müslüman ile ilişkilerini kuvvetlendirecektir. Kalben Türk-İslam Birliği'ne bağlı bir Doğu Türkistan'ın Çin'e karşı düşmanca bir tutum sergilemeyeceği, başkaldırmayacağı, Çin'in süper bir güç haline gelmesi için dostane katkıda bulunacağı konusunda Çin yönetimi ikna edilmeli ve güvenleri sağlanmalıdır.
Dünyanın ihtiyacı olan şey barış, sevgi, yardımlaşma ve adalettir. Kurulacak olan Türk-İslam Birliği'nin yeryüzünde üstleneceği misyon işte budur. Bu birlik; düşmanlık yapmak, intikam almak veya bir tehdit unsuru olmak için değil, dünyada barışın tesisi için var olacaktır. Bu birlik, "herkes bize tabi olsun, geri kalanlar da köle gibi olsun" anlamında ezmeye ve tahakküme dayalı bir birlik değildir.
Türk-İslam Birliği, bir sevgi birliğidir. Muhabbet birliğidir, gönül birliğidir. Bu birliğin temeli, sevgi, fedakarlık, yardımseverlik, merhamet, hoşgörü, anlayış ve uzlaşıdır. Ayrıca insana saygı, sanatta, bilimde ve teknolojide en yüksek noktaya ulaşmak birliğin hedefidir. Birliğin kurulmasıyla, sadece Türk toplumları ve Müslümanlar değil, tüm dünya aydınlığa kavuşacaktır.
Türk-İslam Birliği, ibadet, inanç, düşünce ve ifade özgürlüğünü tam anlamıyla sağlayacaktır. Her dinin mensubu dilediğince ibadetini yapabilecek, kendi dinince kutsal sayılan her yeri ziyaret edebilecek, her düşünceden ve inançtan insanın malı, canı, namus ve şerefi Türk-İslam Birliği'nin güvencesinde olacaktır.
Birlik Olmak Türk-İslam Dünyasina Müthiş Bir Güç Kazandiracaktir
Türk-İslam alemi birlik olduğunda, Müslümanların ezilmesi, hor görülmesi, baskı altına alınması, zulme uğratılması, katledilmesi gibi bir ihtimal olmayacak, kimse ,bunu aklından dahi geçiremeyecektir.
Türk-İslam Birliği'nin kurulmasıyla, Amerika, Avrupa, Çin, Rusya, İsrail kısaca tüm dünya rahatlayacaktır. Terör sorunu son bulacak, hammadde kaynaklarına ulaşım garanti altına alınacak, ekonomik ve sosyal düzen korunacak, kültürel çatışma tamamen ortadan kalkacaktır. Amerika askerlerini topraklarından binlerce kilometre uzağa göndermek zorunda kalmayacak, İsrail duvarlar arkasında yaşamayacak, Avrupa Birliği ülkeleri ekonomik herhangi bir engelle karşılaşmayacak, Rusya güvenlik endişesi duymayacak, Çin hammadde sıkıntısı çekmeyecektir.
Türk-İslam Birliği, Müslüman alemini kalkındıracaktır. Oluşturulacak İslam Ortak Pazarı sayesinde, bir ülkede üretilen ürünler, gümrük, kota gibi sınırsal engellere takılmadan bir diğer ülkede kolaylıkla pazarlanabilecektir. Ticaret alanı genişleyecek, tüm Müslüman ülkelerin pazar payı artacak, ihracat gelişecek, bu, Müslüman ülkelerdeki sanayileşme sürecini hızlandıracak, ekonomide sağlanacak kalkınma ile teknolojide de gelişme yaşanacaktır. Ekonomisi güçlü bir Türk-İslam alemi, Batı dünyası ve diğer toplumlar için de önemli bir refah kaynağı olacaktır. Bu toplumlar karşılarında güven içinde, tedirginlik duymadan iş birliği yapabilecekleri, ticari faaliyet içinde olabilecekleri bir güç bulacaklardır. Ayrıca Batılı kurum ve kuruluşların sürekli olarak bu bölgelerin kalkınması için aktardıkları fonlara da gerek kalmayacak, bu fonlar dünya ekonomisinin güçlenmesi için kullanılacaktır.
Medeniyetler çatışması senaryolarının aksine bu birlik medeniyetleri birbirine yaklaştırabilecektir. Sonuçta birliğin getireceği ortamdan tüm dünya istifade edecektir.
Türk-İslam Birliği'nin kurulması için bugün hiçbir engel bulunmamaktadır. Sadece birlik olmayı istemek gereklidir. Samimiyetle bu birlik istenmeli, tüm Müslümanlar birbirlerine sevgiyle, anlayışla, tevazuyla, şefkatle ve merhametle yaklaşıp, birbirlerinin kardeşleri olduğu gerçeğini unutmadan hareket etmelidirler.
Yorumlar
Yorum Gönder